Türklerin İslam dini ve kültürünü benimsedikten sonra,Anadolu'da Arap ve özellikle Fars Edebiyatlarını örnek alarak oluşturdukları yazılı edebiyattır. Bu dönemin şairleri(ozanları) şiirlerini divan adı verilen kitaplarda topladıkları için söz konusu edebiyata da Divan Edebiyatı denilmiştir.Özellikle,medreseden yetişen aydın sanatçı ve yazarların saray ve çevresinde oluşturdukları bir edebiyat geleneği olduğu için, Havas(Yüksek Zümre) edebiyatı,Saray edebiyatı, Klasik Türk edebiyatı gibi adlarla da anılmaktadır.Divan edebiyatı sözünün 1900'den sonra ortaya çıktığı sanılmakta ve ilk defa kimin kullandığı bilinmemektedir.
Özet
Sözlü Türk halk edebiyatı ürünleri içinde önemli yere sahip olan türlerden biri de atasözleridir. Atasözleri, nesilden nesile halk ağzında dolaĢan, kimin söylediği bilinmeyen, birtakım gerçekleri kısa ve öz bir Ģekilde ifade eden sözlerdir. Türk atasözleri Orhun Abideleri‟nde ilk kez karĢımıza çıkmakla birlikte, Uygur dönemi yazıtlarında ve özellikle Dîvânü Lûgati‟t Türk‟te geniĢ yer bulmuĢtur. Dilin anlatım ve kullanım imkânlarını geliĢtiren atasözlerine, dünyanın bütün dillerinde rastlanabilir. Bunun için, söyleyiĢte güzel, anlatımda güçlü, kavramda önemli unsurlar içeren kalıplaĢmıĢ sözler halinde bulunurlar. Bu çalıĢmada, Türk halk edebiyatında atas
Şiiri şiir yapan öğlerin başında imge (hayal, tasavvur, imaj) gelir. İmgesiz şiir düşünülmez. İmge nedir?
İmge duyuyla elde edilen güzelliklerin, deneyimin dil aracıyla ortaya konulmasıdır. Şiiri şiir yapan sadece içeriği değil. Sunuluşu, imgelerin etkili bir biçimde kullanılışı, şairinin bu konudaki yetenek ve ustalığı, insana hitap etmesi, değişimlere açık oluşu, evrenselliği, kalıcılığı, sıra dışı güçlü anlatığına başvuruşu, söz sanatlarından yararlanması, öz anlatım biçimi, kimi zaman alışılmamış bağdaştırmaları bünyesinde barındırması ve sık sık da yinelemeler yardımıyla zengin anlatım aktarımıdır.
Biz bu çalışmamızda şiirde yalnızca imge
Özet
Sözlü Türk halk edebiyatı ürünleri içinde önemli yere sahip olan türlerden biri de atasözleridir. Atasözleri, nesilden nesile halk ağzında dolaşan, kimin söylediği bilinmeyen, birtakım gerçekleri kısa ve öz bir şekilde ifade eden sözlerdir. Türk atasözleri Orhun Abideleri’nde ilk kez karşımıza çıkmakla birlikte, Uygur dönemi yazıtlarında ve özellikle Dîvânü Lûgati’t Türk’te geniş yer bulmuştur. Dilin anlatım ve kullanım imkânlarını geliştiren atasözlerine, dünyanın bütün dillerinde rastlanabilir. Bunun için, söyleyişte güzel, anlatımda güçlü, kavramda önemli unsurlar içeren kalıplaşmış sözler halinde bulunurlar. Bu çalı
... Show MorePraise be to God, Lord of the worlds, and prayers and peace be upon the master of the messengers, his family and all his companions. And after:
This research talks about a topic that has taken a great deal of attention and controversy among many Arabic language scholars, which is the subject of poetic necessity, but it does not talk about the necessity in general, but one of the scholars and writers who had stances and references to this issue was chosen in many places from their books. Abu Al-Ala 'Al-Maari was among the scholars who dealt with this issue on numerous occasions and occasions, and this was evident in his books.
We chose this topic to see how Abu Al-Ala
... Show Moreabstract:
Objectives: The study aims to reveal the approach of Imam Al-Salmi in the weighting between the apparently conflicting texts, and to show the extent of his agreement and disagreement with the rest of the fundamentalists, and does he have vocabulary that can be used to elicit legal rulings in modern contemporary issues?
Method: The method of induction and analysis is one of the main tools to reach the research results. The study resorted to following the sayings of Imam Al-Salmi in various sources and fatwas and standing on them, then analyzing and applying them to the various branches of jurisprudence in the various jurisprudential chapters.
... Show MoreThe comparative literature is a branch of literary criticism which Point to the literary association and relation connecting a mong different world nations and the effect of a nations literature and Culture on another nations literature and culture .So the comparative literature is an image and affront of influence on another nation and countrys literature and culure, for example, the effect of Arabic literature on the Persian , French , English Turkish, Indian and Chinese literature and vice aversa . The current research includes three sections .The first section refers to the meaning and definition of the term “comparative literature '', its origin and beginning s. While the second section focuses on the beginning of the comparative
... Show MoreÖn söz
Büyük dil bilgini Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lugat-it Türk isimli muazzam eseri, 1910’a kadar adı bilinen, fakat kendisi meçhul bir eserdi. Diğer bir deyişle, o zamana değin, eserin sadece adı vardı, fakat kendisi ortada yoktu. Eser, bugün bütün dünyada biliniyor, hakkında kitap, makale yazılıyor ve üzerinde tartışmalar yapılıyorsa, bunu büyük kitap aşığı, ilim ve kültür sevdalısı Ali Emiri Efendi’ye borçluyuz. Ali Emiri Efendi, Abbasi Halifesine sunulmak üzere Bağdat’ta 1072-1074 yıllarında Kaşgarlı Mahmud tarafından yazılan bu muhteşem eseri, sahaflarda Divan-ı Lugat-it Türk olduğu bilinmeden satılı
... Show MoreThe study aimed to show the jurisprudential impact of the multiplicity of directing the syntactic movement of the Qur’anic readings, and it was based on the inductive, descriptive and analytical approach. , such as the difference in explaining the ruling on washing the feet, and the one who meditates on the Qur’anic readings notices in it a picture of the Qur’anic miracles, and this is what is manifested by the brevity of the speech. Collapse the research, and the research tried to trace the Qur’anic readings, contained in the verses, and the readings were limited to what is related to the explanatory meaning mentioned by the commentators, by clarifying the explanatory relationship between the Qur’anic readings and the me
... Show Moreİlk çağlarda yaşayan insanların hayal dünyasını tanıtan masallar görünümünde olan destanlar‚ aslında‚ milleylerin tarih öncesi devirlerde başlayan kuruluşlarını‚ inanışlarını‚ erdemlerini‚ fikir ve sanatlarını anlatır.
Destanlar‚ kökü tarihe dayanan olayların, halk gözüyle görülen‚ halk ruhuyla duyulan masallaşmış görüntüleridir. Destanlarda milletlerin dinleri, türlü inanışları‚ Tanrı karşısındaki davranışları, yaşadıkları coğrafyanın özellikleri ile birleşmiş duyguları vardır.
Su köpüğünden yaratılmış‚ bir ağacın karnından doğmuş, ışık kümelerinin içinden çıkmış‚ fil kadar kuvvetli, güneş kadar güzel insanların maceralarını